anlık yazılar

Perşembe

21 Temmuz 1994.
Evlendiğim gün .

Nikah şahidim, en iyi arkadaşım.
Aylar önce başlamıştı hazırlıklara. Hazırlık dediğim , bildiğiniz alışveriş .
Marka severdi, marka giyerdi. Ama hani marka kokmayanından .
Hastane duvarlarının renginde pijama bulana dek , ameliyat için gün almayacak kadar uçuk birinden bahsediyoruz üstelik .

Nikah saatini beklerken , gelin odasına gelmişti pür telaş .
Mahçup kahkahalar atmaktan, söyleyeceğini dört beş nefeste ancak bitirebilmişti: 'Sana aldığım' - bir kahkaha - 'Sana aldığım düğün hediyesi' - haydi bir kahkaha daha ...
Nikah için salonda bekleyen davetliler bile merakta .
Meğer , bana düğün hediyesi olarak aldığı bileziği evde unutmuşmuş . Bütün gün gülmüştük buna .

Nikahta da çok eğlenmişti, sonrasındaki partide de. Bütün gece, kendi şerefine kadeh kaldırıp durmuştu. "Nikah şahitliğime içelim..." tokuşları bütün gece sürmüştü.

Sonraki 21 Temmuz'larda bile , "nikah şahitliğimin yıldönümü kutlu olsun" tebrik telefonu ile uyandım senelerce .

...

Bugün 17 Ağustos .

Bugün de ben, senin hediye ettiğin bileziği takmayı unutmuşum arkadaşım.
Ada karanfillerini de...

...

Seni çok özledim .
yazanNino at 17.8.06 0 yorumlar

Salı

Özür dilerim Annanem ...


Meşhur Annane ... Hani şu 93'lük bilmiş ...
Rüyasında dedemi görmüş geçenlerde ; rüyada gördüğü dedem kendisine 'yüz vermemişmiş' . Alındı tabii Annane ; kalp ritmi hemen tepkide. 60 ile 160 arası zigzaglar çizmiş.

Uzun bir ömrün yorgunluğu da var ne de olsa . Nitekim, yıllar önce 'sen , hiç 1'den 85'e kadar saydın mı; sayması bile ne kadar uzun sürüyor' demişti filozof bir eda ile .

Neyse, Annane ile hastanenin acil servisine bir ziyarette bulunduk ritimsiz kalp ritminden ötürü. Kalp denklemi biraz eşitlenince, istirahat için eve çekildik .

Nekahat döneminin monotonluğunu azaltmak için de Annane ile gırgır sohbetlere ve hafif şakalaşmalara giriştik . Lakin , lazlık işte. Damarda usul usul aktığı gibi , usul usul durmuyor ki...


Annane telefonda ... Yeğeni ile hoşbeş sohbet halinde ...

Durmadan poz poz resim çeken kardeşe malzeme olsun diye , Annane'ye aksesuar iliştireyim dedim .
Lazlık , dedik ya !

Tak Annane'nin gözüne 2005 model bir Giorgio Armani ! Garibim, dünyası karardı sansın ! Atsın elinden telefonu ! Ağzı açık, şok içinde kalakalsın ! Zebani köşeden göründü korkusuyla , dili damağına yapışsın !
Kara gözlükleri Annane'nin gözünden hemen sıyırdık ama içine işleyen korkuyu silmek hiç de kolay olmadı .

Özür dilerim Annanem ... Affet . Sen de iyi bilirsin : Lazlık işte !



Not : Annanem , güneşli bir Ocak sabahına gün henüz merhaba derken , “resim bana azap veriyor” buyurdu rüyamda. Annanemin öte diyardan gönderdiği mesaja saygımdan, resmini bu sayfadan çıkarttım. 21 Ocak 2006

Foto: Nurdan Osman Özgüler
Ağustos 2006
yazanNino at 15.8.06 0 yorumlar

Sioma'nın bile kıskandığı kadın.


2005 yaz ayları boyunca Bodrum'un maskotu olmuştu Sioma ve Teoma ikilisi. Sioma dişi beyaz balina, Teoma da aynı ırktan erkek arkadaşı . Teoma , daha arkadaş canlısı ve daha samimi bir karakter yapısı sergilerken, Sioma'nın tipik kıskanç kadın hallerini bizzat yaşamak Özlem'e kısmet olmuştu .

Teoma ile vals edercesine keyif içinde yüzerken takılmıştı Sioma peşlerine . Sioma'yı insafsızca da yargılamamak lazım aslında. Teoma denen şıpsevdi , almıştı sütun gibi kadını boynuna , nispet edercesine kulaçlıyordu lacivert suları . Her kadın gibi o da bir intikam düşündü ... sonunda gitti hart!!! diye ısırıverdi poposundan Özlem'i.

***

' Yaaaaaaa benim doğumgünüm geçti diye ben yazı hakkımı kaybettim mi şimdi ??????????? Ben de şahsıma ait yazı istiremmm ' diyen hınzır emaili bu sabah ekranıma düştüğünde, bu sahne geldi birden aklıma .

Bu ısırığı bile anlayışla, kahkaha ve huzur ile karşılamıştı Özlem ; hayatında ki bir çok bilinmeyeni karşıladığı gibi. Çark içinde durmadan karşımıza çıkan 'istenmeyen'lere 'dur' demesini bilmiş güçlü bir kişilik gerçekte . O , kariyerin değil, kariyeri onun hizmetinde artık ... O , zamanın değil, zaman onun peşinde artık ... O , keşke'lerde değil , şükret'mede artık ... O , keyifli bir yaşamın yolunu çizmiş, döndürmek mümkün değil artık ...



Yolun açık olsun , seneye 5 Mayıs'da inşallah Marakeş'e düşsün güzel arkadaşım .






Foto: Nilgün Osman
Temmuz 2005
Nisan 2006
yazanNino at 15.8.06 0 yorumlar

Cuma

Melekler de dilek tutar ...



Beyaz balina Sioma'ya sarıldığı gibi , şefkatle hayata sarılan bir melek ...

Sioma şefkati hissetmiş , huzurla yüzüyor .

Hayat şefkati hissetmiş , borçlu kalmamak için debeleniyor.
Meleğin gönlüne , yüzüne , yoluna güzellikler ve gülücükler serpiyor .
Dualarını dinliyor , dileklerini not ediyor .
Her yeni yaşında da ona bunları hediye ediyor .
Bu yeni yaşında bir bebek melek ; bir sonraki yeni yaşında Paris podyumları ya da dalgaların yamacında bir ev ; bakalım bahtına kaderden ne çekecek .

İyi ki doğdun arkadaşım.



11.08.2006
Foto : Nilgün Osman



yazanNino at 11.8.06 1 yorumlar

Perşembe

Fotoğrafçıya


1992 senesi, aylardan ya Kasım ya da Aralık.
Ataköy Marina'daki The North Shields'ın pek sükseli olduğu dönem.
O zamanki erkek arkadaşlarımız sayesinde bir içkiye buluştuk; öylesine tanıştık .
Yani, hemen canciğer kuzu-sarması kesinlikle olmadık .
O günlerdeki bana sorsanız : 'zor kadın vesselam' derdim .
Onun benim hakkımda neler düşünmüş olduğunu sormak ise bugüne dek aklıma gelmedi doğrusu. Enteresan bir sıfat düşmüştür ama dilinden.

Neyse... Gel vakit , git vakit ... Bir Mart ayı.
Kaderin başka işi yoktu sanırım o bahar .
Fotoğrafçı ve boyfriend'i artı bendeniz ve boyfriend'imden oluşan dörtlüyü tuttu, Malta'ya postaladı.
Malta'dan sonra boyfriend'lerin biri mazi; diğeri önce 'koca' sonra 'eski' ;
biz ise, arkadaş olduk.

Aslında hala 'zor kadın vesselam' ...
Detaycı çünkü ; hedefleri gökyüzünde, hayalleri sınırsız .
Bazen de çokca kararsız .
Planlı programlı , şehirli ve de çok yoğun bir işkadını ; görüşmek neredeyse imkansız .

Öte yandan ...
Ruhu Nil nehri'nin de güneyinde, bilinmezlerde gezinen bir maceraperest.
Yaban ellerde 'she has a big heart' dedikleri türden; ama reklamsız.
Ölümüne vefalıdır , bir o kadar da duygusal ; lakin kolay kolay göstermez.
Delidir doludur üstelik ; Hasankeyif'in eşekleri ile bir poz yüzünden atışacak kadar.
Gözü karadır , Madleen Albright'in korumalarına bellboy vazifesi yaptıracak kadar.
Meraklıdır ... Açılan bir sergi , vizyona yeni girmiş bir film, dünyanın herhangi bir noktasında sunumu yapılan bir lezzet , Platin dergisinin satır araları , borsadaki tahviller veya kayda değer bir kadraj ...
Hiç biri kaçmaz.
'Zaman kaçar' mı dediniz ?
Zaman kaçsa ne farkeder ; peşinden koşmadıkça .

İyi ki doğdun arkadaşım .

10.08.2006
Foto : Nilgün Osman
yazanNino at 10.8.06 0 yorumlar

Cumartesi

Kahve fincanının ihaneti



'Bu yıl düğünlerle geçecek;
süslenip püslenip gezmelere gideceksin;
şen kahkahalı insanlarla çevrili olacak etrafın;
bu yıl çok eğleneceksin' demişti falcı .

Bahar ayları böyle 'dolce vita' kıvamında geçti gerçekten de ...

Uzun yaz günlerine gelince ...

Ya falcının kehanetinin ufku kısıtlı kaldı ;
ya da kahve fincanı ihanet etti.

Bir yudumluk rakı masalarından hastane köşelerine koşturur ,
Dost yüzlerle de cenazelerde görüşür olduk ...

Ya yukarının zemini kaygan , yıldızlar patır patır kayıyor ;
Ya da kahve fincanı ihanet etti; bilemiyorum .

Bildiğim ; tembel dalgaların kıyıya usulca yaslandığı bir sahilde,
huzur ve keyif içinde bu ihaneti unutmak ve affetmek istediğim.


Foto : Nilgün Osman
Mayıs 2005, Hillside Su Antalya
yazanNino at 5.8.06 0 yorumlar

Cuma

Nur







Adı Nurdan ... Gerçi benim için hep Nur oldu . Tam adını , sadece herhangi bir nedenle kendisine kızdığımda kullandım hep. Şimdilerde bile , sigarayı bırakması gerektiğini başına kaktığımda 'Nurdan' çıkıveriyor ağzımdan mesela .
Tipik bir aslan burcu kadınının özelliklerini taşır... Hiç kolay lokma değildir kısacası.
İlgiye tapar... Bir şey mi anlatıyor size , kaç adet gözbebeğiniz var ise pür dikkat onun bakışlarına hapsetmelisiniz hepsini.
Lider ruhludur ...Komut vermeyi, yönetmeyi, tercihleri kendisi yapmayı sever.
Hisleri hep bol kepçedir ... Sevdi mi, ölümüne ; kızgınlığı abartılı ; dedikodusu biraz duygu katkılı.
Neşesi her eve lazım ... Hazır cevaplılığı aileden miras Karadeniz kanından belki ama üstüne kaçak muziplik de çıkmış bir kaç kat .
Vefalıdır ... Sevdikleri uğruna 'imkansızı' yoktur . Sevmediklerine bile yardım elini uzatır.
Resimdeki ifadenin haşarılığına kanmayın siz; o masumsu yaramaz bakışlar bugün 31 yaşında. Yarın 32.
Yarın onun doğumgünü.
O benim kardeşim .
İyi ki doğdun Nur.
1 Ağustos 2006
Foto Merve Saraç
yazanNino at 4.8.06 0 yorumlar

O Bebek, Bu Bebek

Yer Amerikan Hastanesi.

Saat 11.45 :
Anne adayı , karnında bebeği ile doğumhaneye götürülmek üzere odasından alınıyor.

Saat 12.20 :
Haber geliyor : 'Bebek doğdu ; az sonra Bebek Odası'na alınacak ve camlı bölmeden, bebeği ilk banyosu sırasında görmek mümkün'. Bebeğin babaannesi önde olmak üzere, bir seri yakın akraba ve arkadaş, camekan önünde beklemeye koyuluyor.

Saat 12.30 :
Maviler içerisinde bir Bebek alınıyor Bebek Odası'na. Esmer, siyah saçlı , uzun ince bacaklı , oynak bir şey . Babaanne sevinç hıçkırıklarına boğuluyor... Elinde fotoğraf makinesi ile Bebeğin Laz Teyzesi de (yani bendeniz) 'aaaa babası gibi leylek bacaklı bu' diye , poz poz resim çekiyor.

Saat 12.45 :
Daha önce başından iki doğum geçmiş Bebeğin akli-selim yengesi Bebek Odası'ndaki hemşireye soruyor 'bu Bebek bizim Bebek mi?' diye.

Saat 13.00 :
'Bizim Bebek' ancak şimdi geliyor ... Laz teyze fotoğraf makinesindeki 'yanlış bebek' pozlarını temizlemekle meşgul . Fotoğraf makinesinin pili yine bittiğinden , Bizim Bebeğin resmini çekemiyor bile.

Netice :
Bembeyaz tenli , koyu kumral saçlı , 51 cm boyunda - 3.350 kg Bizim Bebek sağlıklı.

On ay sonra :


Foto : Güliz Özbek

Temmuz 2006

yazanNino at 4.8.06 0 yorumlar